YABANCILIK UNSURU İÇEREN SİGORTA DAVALARINA İLİŞKİN ÖZEL HUSUSLAR

Ülkemizde sigorta sözleşmelerinin ortaya çıkışı 19. yüzyıla dayanmaktadır. İlk olarak 1870 yılında Beyoğlu’nda gerçekleşen yangın sonrası, sigorta sözleşmelerinden ve sigorta poliçelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar gündeme gelmiştir. Uyuşmazlıklar gündeme geldiğinde faaliyet gösteren şirketler İngiliz ve Fransız şirketleri olup sözleşmelerin yabancı hukuka tabi kılındığı ve yabancı devlet mahkemelerinin yetkilendirildiği görülmüştür[i]. Bu bilgiler ışığında, yabancılık unsurunun sigorta sözleşmeleri ile en baştan itibaren ilişkili olduğu söylenebilir. Günümüz şartlarında ise ülkeler arası, ülke sınırlarını aşan ilişkilerin olağan hale gelmesi ile sigorta sözleşmelerinde, diğer birçok sözleşme türlerinde olduğu gibi, yabancılık unsuru ile karşılaşılmasının kaçınılmaz düzeye ulaştığı söylenmelidir. Bu doğrultuda, çalışmamızda sigorta sözleşmelerinin yabancılık unsuru içermesi durumunda karşılaşılması muhtemel hususlar incelenecektir.

Yabancılık Unsuru

Uyuşmazlığa konu hukuki olay, ilişki veya işlemin bir veya birden fazla devletin hukuku ile ilişkili olması, uyuşmazlığa yabancılık unsuru katmaktadır. Yabancılık unsuru, kişi, yer, işlem olmak üzere üç farklı kaynaktan meydana gelebilir. Bu bağlamda sigorta sözleşmelerinde, uyuşmazlığın taraflarının yabancı ülke vatandaşı veya tabiiyetinde olması, yerleşim yeri veya mutad meskeninin yabancı ülkede bulunması, rizikonun yurtdışında meydana gelmesi, sigortalanabilir menfaatin yurtdışında bulunması ile yabancılık unsuru karşımıza çıkmaktadır.

Sigorta sözleşmelerinde kişi yönünden yabancılık unsuru, sözleşme taraflarının yabancı ülke vatandaşı veya tabiiyetinde olması ile ortaya çıkar. Bu kapsamda poliçe hamilinin yabancı ülke vatandaşı olması, sigorta şirketi veya reasürans şirketinin yabancı ülkeye tabiiyetinde bir şirket olması, uyuşmazlığa yabancılık unsuru katacaktır. Yer yönünden ise zarara neden olan rizikonun yabancı bir ülkede meydana gelmesi ile uyuşmazlık yabancılık unsuru kazanacaktır.

Türkiye’de yerleşik kişiler, Türkiye’de sigortalanabilir menfaatlerini kural olarak Türkiye’de faaliyet gösteren sigorta şirketlerine sigorta ettirmek zorundadır. Ancak 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu (SK)[ii] m.15/2 de sayılan durumlarda bu kişiler, Türkiye’deki menfaatlerini yurtdışındaki şirketlere sigorta ettirebilirler. Bu düzenleme uyarınca hazırlanan sigorta sözleşmeleri, sigorta şirketlerinin yabancı sigorta şirketleri olmalarından ötürü yabancılık unsuru kazanacaktır ve bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların Türk Mahkemeleri önünde dava edilmeleri halinde uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınacak hukuk 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)[iii] m.24 uyarınca tespit edilmesi gerekecektir. Bunun yanında, Sigortacılık Kanunu m.15/1 de Türkiye’de sigorta yaptırması zorunlu kılınan kişiler için “Türkiye’de yerleşik kişiler” ifadesi tercih edilmiştir. Bu ifade, Türkiye’de yerleşik olan, yabancı ülke vatandaşlığına sahip kişileri de kapsamaktadır. Bu doğrultuda, Türkiye’de yerleşik yabancı ülke vatandaşların (Türk vatandaşlığı taşımayan) taraf olduğu sigorta sözleşmeleri de yabancılık unsuru içermektedir ve uygulanacak hukukun MÖHUK m.24 uyarınca tespitinin yapılmasını gerekecektir.

Uygulanacak Hukuk

Uyuşmazlığın yabancılık unsuru içermesi, uyuşmazlığın hangi ülke hukukuna göre çözüme kavuşturulması gerektiği sorununu gündeme getirmektedir. Milletlerarası özel hukuk alanında ele alınan temel sorunlarından biri olan bu sorun uygulanacak hukukunun tespiti olarak adlandırılmakta olup, bu sorunun çözümü için kanunlar ihtilafı kurullarına başvurulmaktadır. Söz konusu kuralların temelinde milletlerarası özel hukuk hakkaniyeti esas alınmaktadır ve bu hakkaniyet uyarınca uyuşmazlık ve uyuşmazlığın tarafları ile en sıkı ilişkiliye sahip maddi hukukun uygulanması öngörülmektedir. Türk hukukunda, yabancılık unsuru içeren özel hukuk uyuşmazlıklarına uygulanacak hukuk, MÖHUK’ta m.1 ilâ 39 arasında kanunlar ihtilafı kuralları uyarınca tespit edilmektedir.

Yabancılık unsuru içeren sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanacak hukukun tespiti için MÖHUK’ta özel bir hüküm öngörülmemiştir. Uygulanacak hukukun tespiti için özel hüküm düzenlenmemiş olan sözleşmesel ilişkilerde, genel hüküm olan MÖHUK m.24 uyarınca uygulanacak hukuk tespit edilmektedir. Hüküm, taraflara sözleşmesel ilişkiden doğacak uyuşmazlıklara uygulanmak üzere sözleşmenin akdedilmesi öncesinde veya sonrasında, sözleşmenin tamamına veya bir kısmına uygulanacak şekilde açık veya zımnî olarak hukuk seçimi yapmalarına imkân tanımaktadır. Tarafların hukuk seçimi yapmamaları durumunda ise uygulanacak hukukun tespiti için öngörülen objektif bağlama kuralı devreye girmekte ve uyuşmazlık sözleşme ile en sıkı ilişkili olan hukuk uyarınca çözüme kavuşturulmaktadır. Sözleşme ile en sıkı ilişkili hukuk ise kanundaki düzenleme uyarınca karakteristik edim borçlusunun sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad meskeni hukukudur. Sözleşmenin ticari veya mesleki faaliyetler gereği kurulması durumunda ise karakteristik edim borçlusunun işyeri, birden fazla işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan işyeri hukuku, sözleşme ile en sıkı ilişki hukuk olarak dikkate alınmaktadır. Halin bütün şartlarına göre daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması durumunda ise bu hukuk uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınmaktadır.

Ticari faaliyet, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu[iv] m.3’de tanımlandığı üzere “kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiilleridir”. Karakteristik edim ise kanunlarda tanımlanmamış olup öğretide sözleşmeyi karakterize eden, sözleşmeye adını ve ağırlığını veren, sözleşmeye damgasını vuran ve hukuki özelliğini veren, diğerine nazaran daha rizikolu konumda olan, para ödeme ediminin karşısında olan edim olarak tanımlanmaktadır[v].

Sigorta sözleşmelerinde karakteristik edim, sigortacının edimidir[vi]. Zira sigortacı, rizikoyu teminat altına alarak rizikoyu, para karşılığının karşısındaki edimi üstlenmektedir.[vii]. Her iki tarafın borcu da para ödemek olarak gözükse de, söz konusu ilişkide sigortacının ediminin sözleşmenin hukuki niteliğini belirlemesi[viii] ve poliçeyi hazırlayan, öngörülen rizikolar neticesinde zarar meydana geldiğinde kararlaştırılan miktarı ödemekle yükümlü olanın sigortacı olmasından ötürü[ix], sigorta sözleşmesinde karakteristik edim sigortacının edimidir.

Reasürans sözleşmelerinde ise sigortacının sigorta ettiği menfaati tekrardan başka bir sigorta şirketine sigorta ettirmesi söz konusu olduğundan sigortacı ile reasürör (ikinci sigortacı) arasındaki ilişkide, reasürörün edimi karakteristik edimdir ve reasürans sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar reasürör’ün iş merkezinin bulunduğu ülke hukukuna tabi olarak çözüme kavuşturulmalıdır[x].

Sigortacının, bir ticari işletme olması ve kanunda düzenlenen hususlarda işlem ve fiillerde bulunmasından ötürü MÖHUK’ta m.24/4 uyarıca sigorta sözleşmesine uygulanacak hukuk tespit edilirken karakteristik edim borçlusunun işyeri hukuku dikkate alınacaktır. Sigortacının birden fazla işyeri varsa, sözleşme ile en sıkı ilişki içindeki işyeri dikkate alınacaktır. Sigortacının işyeri, sigortacı olan sigorta şirketinin kayıtlı adresinin bulunduğu yerdir. Şirketin şubelerinin bulunması halinde sözleşmenin yapıldığı şubenin bulunduğu yer sigortacının işyeridir.

Sigortacının borçluya karşı rücu nedeniyle yönelteceği taleplerin tabi olduğu hukuk ise sigorta sözleşmesine uygulanacak hukuktur[xi].

Yabancılık unsuru içeren sigorta sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak hukuk bazı hallerin varlığı durumunda MÖHUK m.24’e göre tespit edilmemektedir. Bu durumlar; sigorta sözleşmesine ilişkin uluslararası sözleşmenin bulunması, kamu düzeni müdahalesi ve doğrudan uygulanan kuralların varlığı. İlk olarak, sigorta sözleşmesine ilişkin iki veya çok taraflı uluslararası sözleşmenin bulunması halinde MÖHUK m.1/2 uyarınca uluslararası sözleşme hükümleri önceliklidir ve uyuşmazlık uluslararası sözleşme hükümlerine tabi olarak çözüme kavuşturulacaktır. İkinci olarak ise sigorta sözleşmesine uygulanacak yabancı hukukun hükümlerinin Türk kamu düzenine aykırı olması halinde, MÖHUK m.5 uyarınca bu hüküm uygulanmaz ve gerekli görülmesi halinde Türk hukuku uygulanır. Son olarak ise düzenleme amacı ve uygulama alanı bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarına kapsamına giren durumlarda sigorta sözleşmesi yabancı hukuka tabi olsa bile Türk hukukunun ilgili kuralı doğrudan uygulanır. Sigorta sözleşmeleri bakımından zorunlu sigorta sözleşmeleri hükümleri[xii], SK m.15 uyarınca yurt dışında yaptırılabilecek sigorta türleri[xiii] doğrudan uygulanan kural niteliğinde olup bu tür sözleşmeler yabancı hukuka tabi olsa dahi sözleşmelerle ilgili Türk hukukundaki hükümler, diğer kanuni düzenlemeler doğrudan dikkate alınacaktır.

Yetkili Mahkeme

Yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklar hakkında açılacak davalarda, yetkili mahkeme milletlerarası usul kurulları uyarında tayin edilmektedir. Milletlerarası usul kuralları MÖHUK m.40 vd. maddelerde düzenlenmiştir. İlgili uyuşmazlık için MÖHUK’ta özel olarak öngörülen bir düzenleme bulunmaması hakinde MÖHUK’ta m.40’ın yönlendirmesi ile iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları dikkate alınmaktadır.

Kanun koyucu, Sigorta sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin tayini için özel bir düzenleme öngörmüştür. Söz konusu düzenleme olan MÖHUK m.46’da yetkili mahkeme davanın açılacağı, husumetin yöneltileceği kişiye göre ikili bir ayrım yapılarak belirlenmektedir. Sigorta ettirene, sigortalıya veya lehdara açılacak davalarda, bu kişilerin Türkiye’deki yerleşim yeri veya mutad meskeni mahkemesi yetkili kılınmıştır. Diğer davalarda ise sigortacının işyeri, veya sigorta sözleşmesini yapan şubenin veya acentasının Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

Sigorta sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların çözümü için öngörülen Sigorta Tahkim Komisyonu ise yetkisini Sigortacılık Kanunundan almaktadır. Komisyona başvurulabilmek için sigorta şirketinin sigorta tahkim sistemine üye olması ve uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvuruları yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemesi yeterlidir (SK m.30/13). Zorunlu sigortalarda ise sigorta şirketinin sigorta tahkim sistemine üye olması gerekli değildir. Ancak uyuşmazlık için ilk olarak mahkemeye veya Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuru yapılması halinde, aynı uyuşmazlık için Komisyona başvuru imkânı ortadan kalkmaktadır (SK m.30/14). Bu noktada milletlerarası tahkim ve iç tahkime de yapılan başvurularda Komisyonun yetkili olmaması gerektiği sonucuna varılmalıdır.

Teminat

Kural olarak, dava açanın teminat gösterme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak davanın veya talebin haksız görülmesi halinde, karşı tarafın uğrayacağı zararın tehlikeye düşme ihtimalinin bulunması halinde, dava açanın mahkemenin uygun göreceği miktarda teminat göstermesi gerekmektedir. Sigorta Kanunu’nda ve TTK da sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar için açılacak davalarda veya başlatılacak yargılamalarda, hangi ihtimallerde teminat gösterilmesi gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. SK m.30/23’de kanunda hüküm bulunmayan hallerde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)[xiv] hükümlerinin kıyasen uygulanacağının belirtilmesinden hareketle sigorta davalarında teminata ilişkin hususlarda HMK hükümleri dikkate alınacaktır. Bu doğrultuda, HMK m.84 ve m.85 teminat gösterilecek ve teminat gerektirmeyen hallerin tespitinde yol gösterici olacaktır. Yalnız dikkat edilmelidir ki HMK hükümleri yalnızca Türk vatandaşı davacıların teminat gösterme yükümlülüğünü düzenlemektedir. Yabancı devlet vatandaşı gerçek veya tüzel kişilerin Türk mahkemelerinde açacakları davalarda teminat yükümlülüğü MÖHUK (m.48) hükümlerine tabi kılınmıştır. Bu noktada SK’da teminata ilişkin HMK hükümlerine yapılan yollamada HMK ifadesi geniş yorumlanarak milletlerarası usul kurullarını düzenleyen MÖHUK’un ilgili hükümlerinin de kapsam içinde olduğu kabul edilmeli ve yabancılık unsuru içeren sigorta sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar için açılacak davalarda usule ilişkin hususlarda MÖHUK hükümleri dikkate alınmalıdır.

HMK m.84’de öngörülen teminat gösterilmesi gereken durumlardan Türk vatandaşı davacının Türkiye’de mutad meskeni bulunmaması durumu, inceleme konumuzla yakından ilgilidir. Bu ihtimalde, Türk vatandaşı kişinin içinde bulunduğu durumdan ötürü uyuşmazlık yabancılık unsuru kazanması muhtemeldir.

MÖHUK m.48 uyarınca yabancı kişiler Türk Mahkemelerinde dava açarken, açılan davaya katılırken veya icra takibi başlatırken yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zararını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. Karşılıklılık esasına göre mahkeme, ilgili yabancı gerçek veya tüzel kişiyi teminattan muaf tutar. Karşılıklılığın, üç farklı türü bulunmaktadır; akdi, kanuni ve fiili.

Uluslararası koruma sahipleri (YUKK[xv] m.88/1), mülteciler (1951 Cenevre Sözleşmesi m.16) ve vatansızlar (YUKK m.51) karşılıklılıktan muaftır. Kanunda ve Geçici Koruma Yönetmeliğinde geçici korunanların karşılıklılık şartından muaf tutulacağına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamasından ötürü geçici korunanların karşılıklılık şartından muaf tutulmadığı söylenebilir[xvi].

Tebligat

Yabancı kişilere yapılacak tebligatın usulünün veya yönteminin tespit edilmesi, yabancı gerçek veya tüzel kişilerin davanın tarafı olması halinde karşılaşılan başlıca sorunlardandır. Tebligat, usul hukuku problemlerinden olup, hâkimin hukukuna tabidir. Tebligat yapılacak kişinin, vatandaşlığına bakılmaksızın ülke sınırları içerisinde kanuni bir yerleşim yerinin bulunması halinde kendisine ilgili hükümler uyarınca tebligat yapılabilir. Kişinin ülke sınırları içerisinde kanuni bir yerleşim yeri bulunmaması halinde ise klasik yol olarak adlandırılan 7201 sayılı Tebligat Kanunu[xvii] m.25 uyarınca kişinin yurtdışındaki adresinde kendisine tebligat yapılır. Ancak kendisine tebligat yapılacak kişinin kanuni adresinin Hukuk Usulüne Dair La Haye Sözleşmesi’ne (m.1) veya 1965 tarihli Hukuki ve Ticari Konularda Adli ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliğine Dair Anlaşmaya (m.2) taraf devletlerde bulunması halinde ilgili anlaşma ve sözleşmelerde öngörülen usullerle tebligat yapılabilir. Tebliğ yapılacak Türk olması durumunda ise Tebligat Kanunu m.25/a uyarınca o yerdeki tebligat o yerdeki Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu aracılığıyla yapılabilir.

Adli Yardım

Adli yardım, HMK m.334 vd. hükümlerine göre talep edilebilmektedir. Adli yardımdan yararlanabilecek kişiler, vatandaşlık duruma göre bir ayrıma tabi tutulmuştur. Türk vatandaşları HMK m.334/1-2 de sayılan hallerde adli yardımdan yararlanabilirken, yabancılar karşılıklılık şartının sağlanması durumda adli yardımdan yararlanabilmektedir.  Yabancılar için adli yardıma başvuruda Hukuku Usulüne Dair La Haye Sözleşmesi m.20-24, Avrupa İkamet Sözleşmesi m.8/1, Uluslararası Koruma sahipleri için YUKK m.88/1, vatansızlar için YUKK m.51 ve mülteciler için 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme (Cenevre) m.16 ile karşılıklılık sağlanmaktadır.

Kanun Yolları

Sigorta Tahkim Komisyonu kararlarına karşı itiraz yolu, uyuşmazlık konusu zararın miktarına göre belirlenmektedir. Zarar beş bin Türk Lirası altında ise Komisyonun verdiği kararlar kesindir, itiraza konu edilemez. Beş bin üzeri ve kırk bin altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı Komisyon nezdinde itiraz edilebilir. İtiraz neticesinde Komisyonun verdiği karar, kesindir. Kırk bin üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına Komisyon nezdinde itiraz edilebileceği gibi itiraz üzerine Komisyonun verdiği kararlar için de temyize başvurulabilir. Bu noktada temyize başvurulabilir ifadesi, Sigorta Kanunu m. 30/22’da hüküm bulunmayan hallerde HUMK hükümlerinin kıyasen uygulanacağının belirtilmesi, HUMK’u ilga eden 6100 sayılı HMK’nın 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesi ile hakem kararlarına karşı temyize başvuru imkânının kalkması ve kanun yolu olarak istinaf kurumunun getirilmesi ile Sigorta Kanunu m.30/12 uyarınca hakem kararlarına karşı temyize başvurulabilir ifadesinden ne anlaşılması gerektiği tartışmalı hale gelmiş ve mahkemeler arasında da farklı kararların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Mahkemeler arasında yaşanan karar farklılıkları sonrası YİBK kararı ile bu konudaki belirsizlik çözüme kavuşturulmuştur. Söz konusu karara göre kırk bin üzeri uyuşmazlıklarda hakem kararlarına itiraz üzerine verilen Komisyon kararlarına karşı doğrudan temyize başvurulmalıdır.[xviii]   Mahkemeler nezdinde görülen sigorta uyuşmazlıklarında ise kanun yolları HMK’da düzenlenen uyuşmazlık konusunun miktarı dikkate alınmak üzere istinaf ve temyizdir. Bu noktada sigorta sözleşmeleri için özellik arz eden herhangi bir durum söz konusu değildir


[i] EKŞİ Nuray, Türk ve Avrupa Birliği Hukukunda Yabancı Unsurlu Sigorta Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk, 1. Bası, Ocak 2012, İstanbul, s.1.

[ii] Resmî Gazete: Tarih: 14/6/2007 Sayı: 26552.

[iii] RG: T.12.12.2007, S.26728

[iv] Resmî Gazete Tarihi: 14.02.2011 Resmî Gazete Sayısı: 27846.

[v] TEKİNALP Gülören, Milletlerarası Özel Hukuk Bağlama Kuralları, 10. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, s. 349; ÖZEL Sibel, Sözleşmesel İlişkide Möhuk m.24/II’de Öngörülen, Objektif Bağlama Kuralının Mukayeseli Hukuk Açısından Değerlendirilmesi, MHB, 2002/2, (Ergin Nomer’e Armağan), s.597; ŞANLI Cemal/ ESEN Emre/ ATAMAN-FİGANMEŞE İnci, Milletlerarası Özel Hukuk, 8. Bası, İstanbul, 2020, s. 308.

[vi] Tekinalp Gülören, s. 385.

[vii] ŞANLI Cemal/ ESEN Emre/ ATAMAN-FİGANMEŞE İnci, s. 309. Kaya, s. 102.

[viii] NOMER Ergin, Devletler Hususi Hukuku, Yenilenmiş 22. Bası, Beta, 2017, s. 332; SİRMEN Kazım Sedat, Türk Kanunlar İhtilafı Hukukunda Zarar Sigortaları Kapsamına Giren Milletlerarası Unsurlu Sigorta Akitlerine Uygulanacak Hukuk, XXVI (2010)3, BATİDER, s. 51, dn 27.

[ix] KAYA Selahattin, Yabancı Unsurlu Sigorta Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk, 1. Baskı, İstanbul, 2016, , s. 102.

[x] NOMER, s. 333.

[xi] NOMER, 2013, s. 321; Kaya, s.103.

[xii] ÖZDEMİR KOCASAKAL Hatice, Doğrudan Uygulanan Kurallar ve Sözleşmeler Üzerindeki Etkiler, Galatasaray Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2001, s.163-164. 

[xiii] SİRMEN, s.62.

[xiv] RG. T.04.02.2011, S. 27836.

[xv] 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (RG. T. 11.4.2013 S. 28615)

[xvi] N. B. Çelik, Türk Hukukunda Uluslararası Koruma Başvurusunda Bulunan veya Uluslararası Korumadan Yararlanan Yabancıların Hak ve Yükümlülükleri, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. I, Özel Sayı, 2015, s. 80; KAYA Cansu, Türkiye’de Geçici Koruma Statüsü Sahibi Yabancıların Çalışma Hakları, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Edit. Ayşen SEYMEN ÇAKAR, Cilt: 3, Sayı:5, Ocak 2017, 67.

[xvii] Rg. T. 19.2.1959, S. 10139.

[xviii] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı E.2019/4, K.2020/1, Tarih:19.06.2020.